Ek Fiil İsmine Dair Bir Hikâye: Nasıl Yüklem Olur?
Kayseri’nin soğuk bir akşamında, kalbimde biriken duygularla pencereyi araladım. Dışarıda kar yağıyor, dünya beyaz bir örtüyle kaplanmıştı. Ama benim içimde başka bir şey vardı: Bir boşluk. Bir eksiklik. O kadar büyük bir eksiklikti ki, bazen ne düşündüğümü bile unutur oluyordum. Hani, içimden bir şeylerin doğru olmadığını hissediyorum ama ne olduğunu tam olarak çözemedim. O an, dilimdeki bir cümle de başıma bela olmuştu: “Ek fiil ismi nasıl yüklem yapar?”
Bu basit soru, benim kafamda bir fırtına yaratmıştı. Gerçekten, dildeki bu kurallar, insanın ruhundaki karmaşayı anlamama yardım edebilir miydi?
Anlamın Gücü: Bir Yazı, Bir Yüklem
Geceyi yatakta geçirmeye karar verdim. Ama sadece yatmak, bir düşünceyi kayıtsızca kabul etmek değildi. O anları yazıya dökme ihtiyacı hissettim. Ek fiil ismi nasıl yüklem yapar? Bu basit soruya bir cevap bulamıyordum ama şunu biliyordum: Hayatta bazen kelimeler de, yüklemler gibi bir şey oluyordu. Yani, her cümlede olduğu gibi, yüklem bir anlam yaratıyordu; belki de içimizdeki o “bütün” duyguyu birleştiriyordu.
Aklımda bir cümle vardı: “Hayat zorlayıcıydı.” Bu cümlede “hayat” özne, “zorlayıcıydı” ise yüklem. Ama işte burası önemliydi: Buradaki “zorlayıcıydı” kelimesi, ek fiil ismiyle bir yüklem haline gelmişti. İçimden geçen duyguları ifade etmekte bir yetersizlik hissi duyuyordum ama dildeki bu ek fiil kullanımı bana sanki bir şeyler öğretmeye çalışıyordu. Yüklem olma hali, bir şeyin değişmesi gerektiğini belirten bir noktaya gelmeyi sağlıyordu. Hani, içindeki karmaşa bir anda anlam buluyordu.
Bir Akşam Üzerine: İki Yüklem
Bir arkadaşım vardı, adı Serap. O kadar yakın bir dostumdu ki, çoğu zaman kalbimi açtığımda bana “Sadece sus, ben seni anlıyorum” derdi. O akşam, dışarıda kar yağıyor, içeride bir huzur vardı ama benim içimdeki karmaşa hâlâ dinmiyordu. Birlikte çay içmeye başladık. Ama ne de olsa, gündelik hayatta bazen yaşadığımız sıkıntılarla bir araya geldiğimizde de tam anlamıyla birbirimizi anlamıyorduk. O an, Serap’ın ağzından bir şey döküldü: “Bazen hayat, ek fiil ismi gibi oluyor, bir eksiklik var ve o eksik tamamlanmalı.”
“Evet, ama işte tam olarak ne eksik?” dedim. O an söylediklerini anlamaya çalıştım. “Ek fiil ismi” dediği şeyin ne olduğunu ve hayatın nasıl bir yüklem haline geldiğini düşündüm. “Zorlayıcıydı” derken hayatın o keskin çizgilerinin, yüklem halini aldığını, bir anlamda kendi duygularının da bir yargıya dönüştüğünü fark ettim.
Serap’ın sözleri kulağımda yankılanıyordu: “Bir cümlede yüklem bir değişim ifade eder. Duygular da aynı şekilde. Bir eksiklik var, ama bu eksiklik her zaman bir anlam yaratacak şekilde tamamlanmalı.”
Ek Fiil ve Yüklem: Gölgenin Ardında
Bir şey düşündüm: İçimdeki bu boşlukla nasıl başa çıkabilirim? “Hayat zorlayıcıydı” derken, gerçekten de hayatı zorlaştıran bir durum var mıydı? Yoksa içimdeki eksiklik, sadece benim bakış açım mıydı? O akşam Serap’a biraz daha derinden bakarak söyledim: “Bu eksiklikler, belki de dilin yüklem halini almış bir hali gibi. Ek fiil ismi, bir anlam oluşturmalı, değil mi? O zaman içimdeki boşluğu da bir yüklem haline getirebilirim. Bir şeyler değişmeli.”
Bazen, hayatınızdaki duygular sadece bir yüklem gibi oluyordu. O yüklem, içinizdeki eksikliği tamamlayan bir anlam yaratıyordu. Ek fiil ismiyle yüklem yapan o basit kurallar, bazen insanın ruhunun ne kadar karmaşık olduğunu gösteriyordu. Yaşamın her anında “eksik” olan bir şey vardı. Yüklem olmalıydı. İçimdeki boşluk da, tıpkı dildeki o eksiklik gibi tamamlanmalıydı.
Sonuç: Duyguların Yüklemi
O gece, yazdıkça yazdım. Her satırda bir eksiklik vardı, ama o eksiklik her cümlede tamamlanmaya başladı. “Ek fiil ismi nasıl yüklem yapar?” sorusu bana bir şey öğretiyordu. Yüklem, sadece dildeki anlam değil, aynı zamanda içindeki duyguların anlam bulduğu yerdi. Bazen bir eksikliği kabul etmek, ona anlam katmak ve değişim yaratmak gerekiyordu.
Serap’a, o akşamın sonunda sadece “Teşekkür ederim” dedim. Bazen, duygulara bir isim takmak ve onları yüklem haline getirmek, hayatın anlamını bulmanın yolu oluyordu. O an fark ettim ki, hayat zorlayıcıydı. Ama bu zorlayıcı şey, belki de içimdeki boşluğu tamamlamak içindi.