Allokton ve Otokton Ne Demek? Düşünmeye Değer Bir Tartışma
İzmir’de yaşayan bir genç olarak, sosyal medyada sıkça karşılaştığım bir terim, “allokton” ve “otokton”. Biri, yerli halkın toprağındaki köklerinden yabancı, diğeri ise bu topraklarda doğmuş, bu topraklara ait. Ama gerçekten bu terimler neyi anlatıyor ve biz onları doğru şekilde kullanıyor muyuz? Hadi bunu birlikte inceleyelim, çünkü her kelime, her tanım, sahip olduğu derinlik ile bir anlam taşıyor, değil mi?
Allokton ve Otokton: Tanımları İyi Bilmek Lazım
Öncelikle “otokton” ve “allokton” terimlerinin ne anlama geldiğini doğru bir şekilde anlamak gerekiyor. “Otokton” yerli, doğduğu yerin insanı, topraklarıyla bütünleşmiş bir kavram. Bir kişi, bir grup ya da bir toplum, kendi coğrafyasına aitse, o zaman “otokton” kabul ediliyor. Türkiye’de örnek vermek gerekirse, yerli halklar, geleneksel kültürleriyle varlık gösteren topluluklar bu kategoriye giriyor.
Allokton ise, tam tersi, başka bir yerden gelen, dışarıdan gelen kişi veya halklar için kullanılan bir terim. Yani, coğrafi bir kökenden değil, başka bir yerden göç etmiş veya gelmiş olanlar için kullanılıyor. Yani, kısa bir tanımla otokton, toprakla bütünleşmişken, allokton, o topraklarda sonradan varlık gösteren bir yabancı.
Allokton ve Otokton: Güçlü Yönler
Allokton ve otokton kavramlarının hem sosyo-kültürel hem de dilsel bir değeri var. “Otokton” olmak, bir yandan sana ait olmanın gururunu verir. Toprakla bütünleşmiş olmak, tarihle iç içe yaşamak gibi bir anlam taşıyor. “Ben buradayım ve buranın topraklarında doğdum” diyebilmek; hem kimliğinle barış içinde olmanın, hem de geçmişine sahip çıkmanın gücüdür. Otokton, seni yerinden, kimliğinden, köklerinden uzaklaştıran bir şeyin olmadığını hissettirir. Bu, kimlik bunalımından muzdarip olmayan bir toplum için elzemdir.
Allokton olmanın da kendi avantajları var. Başka bir yerden gelmek, genellikle bir çeşit “yenilikçi bakış açısı”na sahip olma, farklı kültürleri harmanlama fırsatı sunar. Örneğin, göçmen toplulukları, kendi geleneksel yemeklerini, müziklerini, modalarını getirdiklerinde, yerli kültürün de bir miktar taze bir hava aldığına şahit oluruz. İki farklı kültürün birleşimi çoğu zaman insanın bakış açısını genişletir, önyargıları yıkar.
Allokton ve Otokton: Zayıf Yönler
Ama her şeyde olduğu gibi, bu kavramların da karanlık yönleri var. Her iki tarafın da öne çıkardığı değerler, toplumsal çatışmalara yol açabilir. “Otokton” kelimesi, bazen bir ayrımcılığa, hatta etnik temizlik gibi bir zihniyete dönüşebilir. Özellikle, “bizim topraklarımızda olmayanları istemiyoruz” yaklaşımı oldukça zararlı olabilir. Otoktonluğu bu kadar bağnazca savunmak, bizleri kendi tarihimizden bile yabancılaştırabilir.
Allokton olmak, bu dünyada bazen bir etiket haline gelebilir. “Sen buraya ait değilsin, sen buradan değilsin” gibi bir bakış açısı da, bazı bireyler için dışlanma hissi yaratabilir. İnsanlar sadece coğrafi olarak bir yerin “yabancısı” oldukları için, o topraklarda onlara gösterilen soğukluk, ırkçılık ya da dışlanmışlık gibi hisler ortaya çıkabilir.
Otokton ve Allokton: Birbirini Dışlayan Kavramlar mı?
Bunları söyledikten sonra, bir soru gündeme gelmeli: Otokton ve allokton birbirini dışlayan kavramlar mı? Bu, üzerinde düşünülmesi gereken bir nokta. Her iki terim de farklı kökenleri ve kültürleri tanımlarken, birinin diğerini dışlayıp dışlamadığını sorgulamak önemli. Bir insan, doğduğu toprakları seviyor olabilir, bu topraklarda tarihsel kökleri olduğunu hissedebilir, ancak bu, başka bir yerden gelenleri dışlamayı gerektirir mi? Gerçekten böyle bir hiyerarşi kurmak, sadece bir halkı temsil etmek yeterli mi?
Evet, bir yere ait olmak çok güzel bir şey, ama bence kökenlerin ötesine bakmak da bir insanın geniş bir dünya görüşüne sahip olmasını sağlar. Kendi yerli kültürünü savunmak, başka kültürlere de açık olmak anlamına gelmeli. Çünkü, kültürlerarası etkileşim, tarih boyunca insanları daha güçlü, daha yaratıcı kılmıştır. Neden, kültürümüzü bu kadar katı bir şekilde sadece bizlere ait kılalım?
Sonuçta Ne Olacak?
Kısacası, otokton ve allokton terimleri, hem kültürel hem de toplumsal açıdan bize çok şey anlatıyor. Ama sadece bu iki kavramla sınırlı kalmak, bakış açımızı daraltır. Otokton olmak gurur kaynağıdır, ama allokton olmanın da bir değeri vardır. Bu dünyada her şeyin daha karmaşık, daha çeşitli olduğunu unutmamalıyız. Yerli olmak ya da yabancı olmak arasında bir seçim yapmak zorunda değiliz, çünkü dünya bu iki kutuptan çok daha fazlasını barındırıyor.
O zaman bir soruyla bitirelim: Toprağınıza ait olmak, başka birinin orada olmasına engel mi olmalı? Gerçekten yerli olmak, dışarıdan gelenleri dışlamakla mı tanımlanmalı?